Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e İttibânın Dereceleri

Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e İttibânın Dereceleri

Konu: Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e İttibânın Dereceleri

 

Selâmün aleyküm

 

Konu anlatım sırası:

1-) İttibânın Birinci Derecesi

2-) İttibânın İkinci Derecesi

3-) İttibânın Üçüncü Derecesi

4-) Namazın ve Orucun Hakikati

5-) İttibânın Dördüncü Derecesi

 

 

Dünya ve ukbânın saadetini, kendisinin hayata tatbik edilmesine bağladığı kitâb-ı keriminde: «(Habîbim! Ehl-i Kitap, müşrik veya Müslüman; Allâh’ı sevdiğini iddia eden herkese) de ki: “Eğer siz Allâh’ı seviyor olduysanız, bana hakkıyla uyun ki Allâh da sizi sevsin.”» Âl-i İmrân Sûresi:31’den.) buyurarak sevgisinin kazanılmasını; kâinatı kendisinin hürmetine yarattığı habîbine ittibâ edilmesine bağlayan Allâh-u Azîmüşşâna sonsuz hamd-ü senâlar olsun!

Sonsuz salât ve selâmlar, “Sünnetime yapıştığınız müddetçe düşmanlarınıza galip gelmeye devam edeceksiniz. Benim sünnetimden dışarı çıkarsanız, Allah Te‘âlâ sizi korkutacak kimseleri sizlere musallat edecektir. Benim sünnetime dönünceye kadar bu korku kalbinizden çıkmayacaktır.” buyuran Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e olsun.

Her bir ümmet, kendisine gönderilen peygambere îmân edip, itaat etmekle ondan menfaatlenmiştir. Onlarca mektubunda Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbî olmanın lüzumunu anlatan İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) ikinci cildin 54. mektubunda tâbî olmanın derecelerini anlatırken şöyle buyurmaktadır:

“Şunu bil ki; dünya ve âhirete ait mutlulukların başı olan Efendimize (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e  mütabaatın dereceleri ve mertebeleri vardır.

 

1-) İttibânın Birinci Derecesi:

 

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ittibânın birinci derecesi: İslâm ehlinin sıradan olanlarına aittir. O da, velîlik mertebesine bağlı olarak meydana gelen nefsin mutmain olmasından önce, kalbin (inanılması gereken şeyleri) tasdikinden sonra şeriatın hükümlerini yerine getirip Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yüksek sünnetine mütabaattır. Zahir ilimle meşgul olan âlimler, âbidler, zâhidler, muameleleri nefsin mutmain olması mertebesine ulaşmayanlar, bunların hepsi Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ittibânın bu derecesinde ortaktırlar, eşit adım sahibidirler.

Nefis, bu makamda henüz küfründen ve inkârından kurtulamadığı için çaresiz bu ittibâ derecesi sureta mütabaat derecesine ait olur. Bu sureta olan mütabaat hakiki olan mütabaat gibi ebedî felâhı gerektiricidir. Ateşin azabından kurtarıcıdır, Cennete girmeyi müjdeleyicidir. Noksan sıfatlardan münezzeh kemal sıfatlarla muttasıf olan Allah Teâlâ, kereminin kemalinden, nefsin inkârına itibar etmemiştir. Belki kalbin tasdiki ile yetinmiştir. Ebedî kurtuluşu bu tasdike bağlamıştır.

Şiir:

Umulur ki yağmurun damlalarından inciyi yaratan, Kabul eder gözyaşlarımı..

 

 

2-) İttibânın İkinci Derecesi:

 

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ittibânın ikinci derecesi: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in iç âlemi ile alâkalı sözlerine ve amellerine uymaktır. Bunlarda, huylarını güzelleştirmek, rezil sıfatları kaldırmak, bâtınî hastalıkları gidermek, tarîkat makamına ait manevî hastalıkları tedavi etmekten ibarettir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e uymanın bu derecesi, Sofiyyenin yolunu, mukteda bih (kendisine uyulmaya yetkili olan) bir şeyh efendiden alan, seyr-i ilallâh vadilerini ve çöllerini aşmaya çalışan seyr-i sülûk erbabına (manevî bir yürüyüş ile Allah Teâlâ’ya kavuşmaya gayret edene) aittir.

 

 

3-) İttibânın Üçüncü Derecesi:

 

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ittibânın üçüncü derecesi: Velâyeti hassa (Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ait olan velîlik) makamı ile âlâkalı olan Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hâlleri, iç buluşları ve manevî zevkleri hususunda, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbî olmaktır. Bu derece ise, ister meczub sâlik olsun, isterse sâlik meczub olsun, velâyet sahibi olan kimselere aittir.

Velîlik mertebesi sonuna ulaştığı zaman nefis, mutmain olur (manevî hastalıklardan tamamen kurtularak huzura kavuşur.) İnatlaşmasından ve azgınlığından vazgeçer. İnkârdan (kabul etmemekten) ikrara (kabul etmeye), küfürden (îmânsızlıktan) İslâm’a (teslim olmaya) geçer. Bundan sonra her ne zaman Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e uymak hususunda gayret sarf ederse, ittibânın hakikati olur. Namazını edâ ederse, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbî olmanın hakikatini yerine getirmiş olur. Yani hem namazı eda etmesinde, hem oruç tutmasında, hem de hac etmesinde bu hüküm vardır. Bu kaide üzere Şerîat-ı Garrânın bütün hükümlerinde Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e uymanın hakikati vardır.

 

 

4-) Namazın ve Orucun Hakikati:

 

Bir soru sorarak denilse ki; namazın hakikati ve orucun hakikati ne demektir? Namaz ve oruç birtakım özel fiillerden ibaret değil midir? Bu fiiller emir olunduğu gibi yerine getirilse hakikati ile eda edilmiş olur mu? Bunun ötesinde; suret ne olur, hakikat ne olur?

Bu soruya şöyle cevap verilir:
Ne zaman ki bu yola yeni başlayan kimsenin semâdan inen hükümleri bizzat inkâr eden nefs-i emmaresi vardır, onun şer‘i şerifin hükümlerini eda etmesi suret itibarı ile olur. Yolun sonuna ulaşan kimsenin nefsi de mutmain olunca ve şer‘i şerifin hükümleri rağbetle ve hoşnutlukla karşılanınca, onun hükümleri yerine getirmesi hakikat itibarı ile olur.

Meselâ, münafık ile Müslüman ikisi de namaz kılarlar. Ancak münafıkta, içinden inkâr bulununca, ondan ancak namazın sureti meydana gelir. Müslüman ise iç âleminin boyun eğmesi vasıtasıyla, namazın hakikati ile süslenmiştir.

 

 

5-) İttibânın Dördüncü Derecesi:

 

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ittibânın dördüncü derecesi: Ona uymaktan bir derecedir ki, birinci derecede bu dördüncü derecenin sureti var idi. Bu derece, râsih âlimlere aittir (Allah Teâlâ, çalışmalarını meşkûr (kabul olunmuş) eylesin!). Bunlar, nefisleri mutmain olduktan sonra Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbî olma devleti ile hakikatlenirler. Her ne kadar, kalbin yerleşiklik kazanmasından sonra velâyet sahibi kullar için (Allah Teâlâ sırlarını pâk eylesin!) bir tür nefis itminanı meydana gelse de, ancak mutmain olmanın olgun hâli, peygamberlere ait olan olgunlukların meydana gelmesi esnasında olur.

Ümmetin bazı âlimleri için veraset yolu ile bu olgunluklardan bir pay hâsıl olur. Neticede râsih âlimler, nefislerinin tam bir şekilde mutmain olması vasıtası ile Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbî olmanın hakikati olan şeriatın hakikati ile hakikatlenmişlerdir. Bu zatların makamında olmayanlar ise, bazen şeriatın sureti ile hakikatlenir, diğer bazı zamanlarda ise şeriatın hakikati ile hakikatlenirler.

 

 

 

 

Kaynak:

– ismailaga.org.tr/rasulullah-sallallahu-aleyhi-ve-selleme-ittibanin-dereceleri

Konu: Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e İttibânın Dereceleri

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ